Açıköğretim Gelirleri Vakıf ve Şirket Labirentinde mi Kayboldu? Esat Demirtaş'ın Özel Kalemiyle, Özel Haber...

Anadolu Üniversitesi’nde 40 yılı aşan yapı sorgulanıyor: Vakıflar, şirketler, mülkler ve milyarlık döngü… 1982 yılında kurulan Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi, zamanla yalnızca eğitim sisteminin değil, aynı zamanda üniversite bünyesindeki mali yapıların da ana taşıyıcısı haline geldi. Bugün geriye dönüp bakıldığında, kamu kaynaklarıyla büyüyen bu yapının etrafında örülen vakıflar ve şirketler ağı, ardında çok sayıda soru […]

22 Tem 2025 - 13:39 YAYINLANMA

Anadolu Üniversitesi’nde 40 yılı aşan yapı sorgulanıyor: Vakıflar, şirketler, mülkler ve milyarlık döngü…

1982 yılında kurulan Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi, zamanla yalnızca eğitim sisteminin değil, aynı zamanda üniversite bünyesindeki mali yapıların da ana taşıyıcısı haline geldi. Bugün geriye dönüp bakıldığında, kamu kaynaklarıyla büyüyen bu yapının etrafında örülen vakıflar ve şirketler ağı, ardında çok sayıda soru işareti bırakıyor.

Milyarlık Gelir: Açıköğretim Sistemi Nasıl Bir Mali Güce Dönüştü?

Açıköğretim sisteminin Türkiye genelinde ulaştığı öğrenci sayısı zaman içinde milyonları buldu. Bu devasa sistemin topladığı katkı payları, hizmet ücretleri ve diğer harçlar yıllar içinde milyar TL seviyesine ulaştı. Bugünün rakamlarıyla yıllık gelirinin 1 milyar TL’nin altında olmadığı belirtilen bu sistem, yalnızca akademik değil, finansal anlamda da Anadolu Üniversitesi’nin kalbi konumuna geldi.

Vakıflar ve Şirketler Zinciri: Eğitim mi, Aktarma Hattı mı?

İddialara göre, bu dev mali potansiyel, zaman içinde doğrudan üniversite tarafından kullanılmak yerine, vakıf ve şirketler aracılığıyla yönlendirildi. Bu bağlamda ilk adım, 1979 yılında kurulan Eğitim Sağlık ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı (ESBAV) ile atıldı. Vakfın senedinde, kurucu başkan olarak dönemin rektörü Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’in isminin süreklilik arz edecek şekilde yer aldığı ileri sürülüyor.

Devamında kurulan dört farklı vakfın senetlerinde ise “Başkanı Anadolu Üniversitesi Rektörü” ibaresinin kullanıldığı iddiası dikkat çekiyor. Bu vakıflar arasında EDEV (Eğitimi Destekleme Vakfı) gibi hâlâ faaliyetini sürdüren örnekler de yer alıyor.

Vakıf Devirleri, Şirket Tasfiyeleri: Görünmezleşen Yapılar mı?

Yine iddialara göre, bir dönem faaliyet yürüten ENKAV (Endüstriyel Kalkınma Vakfı) ve ETYEV (Eğitim Teknolojisi ve Yaygın Eğitim Vakfı) gibi vakıflar, daha sonra ESBAV’a devredildi. Bu süreçte bazı şirketlerin de işlevlerini yitirince tasfiye edildiği belirtiliyor.

Ancak adı geçen şirketlerden biri olan ETAM Eğitim A.Ş, iddiaların odağında. Açıköğretim fakültesine ait malzeme alımı, sınav organizasyonları, taşınmaz alımları gibi birçok işlemin bu şirket üzerinden gerçekleştirildiği ve bu yolla üniversite gelirlerinin dış yapılar üzerinden kullanıldığı iddia ediliyor.

Vakıf Parasıyla Yazlık mı Alındı?

En dikkat çekici iddialardan biri, Muğla’nın Marmaris ilçesi Turunç Mahallesi’nde yer alan bir yazlıkla ilgili. Söz konusu taşınmazın, geçmişte ETAM Eğitim A.Ş adına kayıtlı olduğu, günümüzde ise Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’in kullanımında olduğu ileri sürülüyor. Yazlığın kamuya ait bir şirket üzerinden alınıp şahsi kullanıma sunulup sunulmadığı ise henüz netleşmiş değil.

 Şirketler Tasfiye Edildi mi, Geriye Ne Kaldı?

Bugün gelinen noktada Anadolu Üniversitesi ile doğrudan bağlantısı sürdüğü iddia edilen iki şirket olduğu belirtiliyor: ATAP Anadolu Teknoloji A.Ş ve ANATEK Teknoloji A.Ş. Diğer şirketlerin ya tasfiye edildiği ya da devredildiği, yalnızca Tuna Turistik A.Ş‘nin ayakta kaldığı ifade ediliyor. Bu şirketin ise Büyükerşen ailesinin doğrudan hissedarı olduğu öne sürülüyor.

 Üniversite Gelirleri “Yasal Kılıfla” mı Yönlendirildi?

Özellikle son yıllarda, açıköğretim sistemi kapsamında yapılan kırtasiye, matbaa ve sınav dönemleriyle ilgili harcamaların yılda yaklaşık 120 milyon TL’yi bulduğu ifade ediliyor. Bu paraların, ETAM Eğitim A.Ş gibi şirketler üzerinden aktarılması, yapılan tüm işlemlerin “hizmet alımı” adı altında meşrulaştırıldığı izlenimini doğuruyor.

Sonuç: Denetim ve Şeffaflık Zorunlu Hale Geldi

Ortaya atılan iddialar, yalnızca bireysel değil, aynı zamanda kamu malı niteliği taşıyan eğitim gelirlerinin kimler tarafından ve nasıl kullanıldığına dair ciddi soru işaretleri yaratıyor. Üniversitelerin kamu denetimine tabi yapılar olduğu gerçeği göz önünde bulundurulduğunda, bu mali ağın bir an önce Sayıştay, YÖK ve Vakıflar Genel Müdürlüğü gibi kurumlarca denetlenmesi kamu vicdanı açısından elzem hale gelmiş durumda.

YORUMLAR

Maksimum karakter sayısına ulaştınız.

Kalan karakter: